17 Haziran 2016 Cuma

AYRIMCI SÖZLÜK İLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMA

AYRIMCI SÖZLÜK İLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMA YA DA
SİYASAL DOĞRULAR, AKINTIYA KARŞI YÜZENLER VE DEĞERLERİN YENİDEN DEGERLENDİRİLMESİ ÜZERİNE

Ayrımcı Sözlük kurulduğundan itibaren kimi parlak bir tahlil kimisi ucuz bir hakaret biçiminde beliren temel ve hayati bir eleştiri ile karşı karşıya kaldım: “Ne yani, tüm ayrımlar yanlış ve kötü müdür?” ya da “siz istediğiniz kadar dil biliminin ‘modern ahlak polisleri’ rolünü oynayın, ayrım doğal bir gerçekliktir.” Diğer bir deyişle, söz konusu eleştiriler, kesin bir yargı kullanarak Ayrımcı Sözlük diye bir işle uğraşanların tüm ayrımları reddettiği, amaçlarının ‘modern ahlak bekçiliği” olduğu sonucunu çıkarmaktadırlar. Ah bu “kesin yargılar”, “leb demeden leblebiyi anlamalar” ve haset ve kibir... Ama, Romalı serseri ve katil ressam Caravaggio’nun 16. Yüzyıl’dan kalma resimleri bize, günahkara değil günaha içerlemeyi öğretti.

 Caravaggio - David with the Head of Goliath

Oysa Ayrımcı Sözlük’ün dilimize yaklaşımı, “bekçilik”ten ziyade “hafiyelik”ti; yani, ortak noktaları “ayırım” olan tüm deyiş, deyim ve atasözlerinin toplanması ve içerdiği ayırıma göre sınıflandırılması. Hiçbir zaman söz konusu ampirik verideki tüm deyişlerin, “yanlış” ya da “kötü” olduğunu düşünmedim. Dostların haklı olarak söyledikleri gibi, her deyişin “ayrımcı olduğunu” belirtmem metinlerde enflasyonist bir etki yarattı; ama, asla söz konusu ayırımların tümünü yargılayıp mahkum etmeyi amaçlamadı; çünkü, bu deyişlerden bazıları, hem bir gerçekliğe işaret edebiliyordu hem de işaret ettikleri bu gerçeklikler, yazar tarafından da, “yanlış” ya da “kötü” olarak değerlendirilmeyebiliyordu. Örneğin, Romanlara yakıştırılan “kapı gıcırtısına oynama”, Romanların toplumsal yaşantılarının temel dinamiklerinden olan müziğe gönderme yapmaktadır. Müzisyen bir halka da ancak böyle bir deyiş yakışır. Diğer taraftan kimi deyişler de, geçmişi yüzyılları bulan önyargıları, belli kimliklerle eşleştirerek söz konusu kimliklere karşı oluşan bir nefret söyleminin üreticileri olarak görev almaktadır. Buna, Kürtçe “kıro” ve “keko” kelimelerinin Türkçe’ye ırkçı bir anlam kaymasıyla dahil edilmesi örnek gösterilebilir.

Yukarıda verilen her iki örnekte de bir ayırım söz konusudur; ancak bunların, hangilerinin “iyi” hangilerinin “kötü” bir ayrımcı doğası olduğuna karar verecek olan bizzat bizim sahip olduğumuz ahlak anlayışımızdır. Yanlış anlaşılmasın, burada ahlaki bir görecelikten (relativism) bahsetmiyorum; yani, “deyişlerin hangilerinin iyi ya da kötü olduğu kişiden kişiye göre değişir” gibi sıradan bir kelam etmiyorum. Tam tersine, Ayrımcı Sözlük ile biri betimsel (descriptive) biri normatif (normative) olmak üzere, iki farklı iddiayı sırasıyla kanıtlamayı ve gerçekleştirmeyi amaçlıyorum:

  •           İlk olarak, diğer tüm dillerde olduğu gibi, Türkçe’de de ayrımcı deyişler, toplumda yaygın olan belli bir ahlak anlayışının aynalarıdır. Söylenmese de ya da farkında olunmasa da çoğunluk tarafından benimsenen bu ahlak anlayışı içinde kadınlar, örneğin, ikinci sınıf cinsiyet olarak yeniden inşa edilir.
  •       İkinci olarak, çoğunluk tarafından açık ya da örtük, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kabullenilen ayrımcılıkla ilgili bu ahlak anlayışı, Friedrich Nietzsche’nin “değerlerin (yeniden) değerlendirilmesi” yoluyla tahlil edilmeli ve “toplumsal biraradalığa” (social coexistence) zarar verenler, dilimizden siyasal bir tavırla defedilmelidir.
Ayrımcı Sözlük, yukarıda ifade edilen biri bilimsel diğeri siyasal iki amacın henüz ilkini gerçekleştirmeye çabalamaktadır. Gerçekleştirilmesi daha yorucu olan ilk adım olsa da asıl meydan okuma, ikinci aşamada ortaya çıkacaktır. Daha henüz ilk aşama tamamlanmadan ikinci aşamanın sonuçlarını öngörmek imkansızdır; yine de, yazarın Ayrımcılık ile ilgili sahip olduğu kuramsal bakış açısı, henüz hiçbir yerde ifade edilmemiş olsa da, aşağıda kabaca özetlenmeye çalışılmıştır:

i.               “Siyasal Olarak Doğru” (politically correct): Her dönemin belli siyasal doğruları vardır ve bunların eleştirilmeden kabul edilmesi, “şeytanın avukatlığı”nı insan düşüncesi ve ahlakı açısından hayati bir öneme sahip hale getirir. Ancak, bir kaidenin dönemin siyasal doğrularından biri haline gelmesi de bir tesadüf olamaz; tam tersine, Benjamin’ci anlamda bunlar, toplumsal bir aciliyete işaret ediyor olmalıdırlar. İki dünya savaşı arası “savaş kötüdür” ya da günümüzde “ırkçılık kötüdür”  kaidelerinin evrensel bir siyasal doğru olarak var olmaları, her iki durumda da bunların, toplumsal bir gerçekliğe dönüşmediğine işaret etmektedir aslında. Yani, ilk örnekte “savaş” ve ikinci örnekte “ırkçılık”, toplumsal gerçekliği oluşturduğundan yukarıda verilen kaideler, siyasal doğru olarak sunulmuş ve sorgulanmaları, toplumsal aciliyet açısından tehlikeli bulunmuştur. O halde siyasal doğrular, onları siyasal doğru haline getiren tarihsel süreç tahlil edilmeksizin sorgulanamaz.
ii.              Şeytanın Avukatlığı ya da Akıntıya Karşı Yüzenler: Yine de bu durum, siyasal doğruları kendiliğinden sorgulanamaz kılmaz. Tam tersine, siyasal doğruların tarihsel bir bakış açısı içinde sorgulanması, toplumsal aciliyet açısından elzemdir. Örneğin, Fransız Devrimi’ne Don Kişotca saldıran Edmund Burke, dönemin hakim düşünce şekli haline gelen Aydınlanma düşüncesinin başta “akıl” olmak üzere putlaştırdığı tüm siyasal doğrularına, “önyargı”, “sezgi” ve “batıl inanç” gibi onun siyasal yanlış olarak işaret ettiği kavramlar yoluyla karşı çıkmıştır. Bu, belli bir tarihsel bakış açısına sahip ahlaki bir tercihtir. Söz konusu karşı-çıkışın önemi, kısa bir sürede ortaya çıkacaktır; çünkü Aydınlanmacı akıl, hizmet ettiği düşünce ve duyguların birer gerçeklik haline gelmeleri için tarihte eşi görülmemiş katliam, soykırım ve savaşlara yol açmış; sahip olduğunu iddia ettiği tüm o “insancıllık” ve “iyilik”; hafif tabirle “naiflik” ve ağır tabirle de “ikiyüzlülük” olarak suçlanarak insanlığın geçmiş ideallerinin sonsuz uykuya yattığı mezarlığına gönderilmiştir çoktan.
iii.            Değerlerin Yeniden Değerlendirilmesi: (devam edecek)

15 Temmuz 2012 Pazar

Diğer Türkçe Ayrımcı Deyiş, Deyim ve Atasözleri

  • "Afyon'un kaymağı, Konya'nın manyağı."
  • "Amele": Kol emeğiyle çalışan insanlara "işçi", "emekçi" kelimelerinin kullanılmaya başlamasından önce verilen bu isim, günlük dilde "maganda" ya da "ezik" anlamında kullanılarak sınıfsal bir ayrımcılık yapmaktadır. Örneğin, bayağı davranışlar karşısında "amele misin?" denir.
  • "Amele yanığı": Özellikle inşaat işçilerinin güneş altında çalışırken istemeden ve bedenin her yerini kapsamayacak bir şekilde bronzlaşmasına atıfla kullanılan sınıfsal ayrımcılık yapan bir deyiştir. "Amele" kelimesini aşağılayıcı bir şekilde kullanan bunun gibi, daha birçok deyiş vardır. Ör: "Amele sümüğü (gibi yapışmak)".
  • "Apaçi": "Apaçi" ("Apache") terimi, Arizona ve New Mexico'da yaşamış ve Avrupa kapitalizminin Kuzey Amerika'yı işgaline en güçlü direnişlerden birisini göstermiş Yerli Amerikalı bir kabileye verilen isimdir. Bu terim, dönemin çizgi romanları ile birçok Avrupa diline "haydut" kelimesinin eş anlamısı olarak geçmiştir. Türkçe'de de, Teksas ve Tommiks gibi çizgi romanların etkisiyle Yerli Amerikalıları tanımlamak için "Apaçi" ya da "Apaş" kelimesi kullanılmış, bu sözcük mecazi olarak "külhanbeyli", "haydut" anlamına gelmiştir. Ör: "Memlekette apaşlığın önüne geçmek, halkın huzurunu temin etmek için tek çare dayaktır."(1) Son yıllarda Türkçe'de seçkinci dil, söz konusu terime yeni bir boyut kazandırmış, "Apaçi" terimi "özenti, çakma ve çirkin" anlamında müzik, dans ve giyim üzerinden kendine has bir modernleşme çabası içinde olan alt sınıf bir erkek topluluğuna yöneltilmiştir. En başta sınıfsal bir ayrımcılık yapan bu seçkinci dilin geliştirdiği ayrımcı "Apaçi" teriminin sosyolojik bir değerlendirmesi için bknz: (2)
  • "Arap", "Zenci", "Gündüz Feneri": 19. yüzyılın sonunda İzmir çevresinde pamuk tarlalarında köle olarak çalıştırılmak üzere Osmanlı Devleti'ne getirilen ve 1926'da T.C. kimliklerini alan Afrika kökenli T.C. vatandaşlarını (nam-ı değer Afrotürkleri) ten renkleri üzerinden ayıran ırkçı deyişlerdir.(3)
  • "Arnavut inadı": Mantık sınırlarını aşan, aşırılaşan inat türünü ifade etmek için kullanılan ırkçı bir deyim. (Osmanlı Devleti döneminde aynı deyiş, "Arnavud-ı anud" şeklinde ifade ediliyordu.)
  • "Arnavut'a sormuşlar: 'Cehenneme gider misin?' diye, 'Aylık kaç?' demiş."(4): Arnavutların para için her şeyi yapabileceklerini savunan ırkçı bir deyiş. Bu deyişin farklı bir versiyonu da şu şekildedir: "-Cehenneme kira ver. - Paradan haber ver."
  • "Çapulcu": Özgün anlamıyla yağmacılık yapan kimseleri ve daha öncesinde çeşitli siyasal grupları "düzen bozuculukla" itham etmek için kullanılan bu deyiş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2 Haziran 2013'de Taksim Gezi Parkı protestocularına yönelik olarak yeniden gündeme taşıdığı ayrımcı ve aşağılayıcı bir sözcüktür. Gezi Parkı direnişçileri, söz konusu deyişi sahiplenerek mizahi bir karşılıkta bulunmuşlardır. (Ör: Everyday I'm chappuling)
  • "Dağdan inme yörük, ne erik bilir ne koruk."(5): Yörükleri aşağılama amacı güden ırkçı bir deyiş.
  • "Dürzü!"(6): Türkçe'de hakaret etmek için kullanılarak argo bir tabire dönüşmüş bu ünlem, ağırlıklı olarak Suriye'nin Havran ile Lübnan'ın dağlık bölgelerinde yaşayan ve Sunni mezhepler tarafından din dışı ilan edilerek baskı altında tutulmuş olan Dürzilik mezhebine bağlı insanlara ırkçı bir gönderme yapmaktadır. ("Dürzülerde olmaz gurur / Dürzü başı eğik durur / Dışı Müslüm içi gavur / Bir kınalı Dürzü Dürzü": Aşık Mahzuni Şerif – Dürzü.)
  • "Fransız kalmak": Söz konusu durum ya da olayı kavrayamamak, ona yabancı kalmak anlamına gelen ayrımcı bir deyiş. (Bu deyişin İngilizce'deki karşılığı "It's all Greek to me" ise Yunanca alfabenin ana dili İngilizce olanlar için yabancı/garip görünmesine işaret ettiği için ayrımcı değildir.)
  • "Gavur İzmir": Birinci Dünya Savaşı sonunda, İzmir'in uzun bir süre Yunan işgali altında kalması sonucu şehire yapılan iki yönlü ayrımcı bir yakıştırma. Bu yakıştırma, uzun yıllar siyasiler tarafından da kullanılmıştır. (Kavlak Ali: "Ulan siz, gavur İzmir'den gelip burada kumara oturup adam mı soyacaksınız. Atın şu zarı." Kemal Tahir - Rahmet Yolları Kesti)(7)
  • "İki eşek bir Çerkez": Çerkezlere yönelik ırkçı bir deyiş. (Tokat yöresi)
  • "İzmir'in havasıyla kızına güven olmaz.": İzmirli kadınlara yönelik cinsiyetçi bir deyiş.
  • "Kamışın közü olmaz, Beddik'in sözü olmaz.": Konya'nın Ereğli İlçesi'nde yaşayan ve Beddik olarak adlandırılan topluluğa yönelik ırkçı bir yerel atasözü.
  • "Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu."(8): Bir kişi ya da duruma tam güvenilmediği durumlarda kullanılan bu ayrımcı deyişin kökeni, Osmanlı Beyliği ile Karamanoğlu Beyliği arasındaki iktidar mücadelesine kadar uzanır.
  • "Kızılderili": Türkçe'de Yerli Amerikalılara verilen bu terim, bu kişileri, ten renkleri üzerinden tanımladığından ayrımcı ve hakeret içeren bir terimdir. Kökeni açısından bu deyiş, Birleşik Devletler'de Yerli Amerikalı çocuk, kadın ve erkeklerin kafa derilerinin yüzülüp hayvan derileri ile birlikte satılmasına işaret eder.(9) ABD ve Kanada'da Yerli Amerikalıların hangi isimle anılması gerektiği üzerine uzun yıllar süren bir tartışma gerçekleşmiştir. Daha önce yaygın olarak kullanılan "Hintli" ("Indians") , "Kızılderili" ("Redskin") ve "Kızıl Adam" ("Red Men") terimleri yerine, Birleşik Devletler'de "Yerli Amerikalı" ("Indigenous American") ve Kanada'da "İlk Milletler" ("First Nations") terimleri kullanılmaktadır. Not: "Hintli" isimin kökenleri, Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını yeni doğmakta olan Avrupa kapitalizminin işgaline açtığı yolculuğu sonucunda, Hindistan'a ulaştığını sanması ve burada yaşayan yerlilere Hindistanlı ismini vermesi ile açıklanmaktadır.
  • "Laz kafalı": "Aptal" anlamında kullanılan, Lazları aşağılamaya yönelik ırkçı bir deyiş.
  • "Laz, Kürdün deniz görmüş halidir": Hem Lazları hem de Kürtleri aşağılama amacı güden ırkçı bir deyiş.
  • "Lazın kafası 12'den sonra çalışır.": Lazları "aptal" olarak betimleyen ırkçı bir deyiş.
  • "Mal bulmuş mağribi gibi"(10): Açgözlü, sonradan görme insanları betimlemek için kullanılan, Kuzeybatı Afrika Bölgesi'nde yaşayan ve "Mağrip" olarak adlandırılan insan topluluklarını aşağılamak için Osmanlı Devleti döneminde uydurulmuş ayrımcı bir deyim.
  • "Moskof gavuru": Ruslara yönelik bu ayrımcı deyiş, Soğuk Savaş döneminin Türkiye'deki yaygın söylemlerinden bir tanesiydi. TDK'nın Güncel Sözlüğü'nde "Rus" kelimesinin karşılığında halen bu deyiş bulunmaktadır. 
  • "Mum söndü": Alevileri sapkın olarak göstermeyi amaçlayan ırkçı bir Sunni söylem. Reşat Nuri Güntekin'in "Balıkesir Muhasebecisi Tanrı Dağı Ziyafeti"nden bir diyalog: "Karrı amma vurdu ha. Eh bu da olur... Kızılbaşların mum söndü gecesi gibi töbe olsun..." Bunun gibi onlarca örnek için bknz:(11)
  • "Ne deyim de ne söyleyim, ölü bizim olmayınca; teker teker tükenir mi, kırkı birden ölmeyince?"(12): Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinin Çerkez Akviran köyünde ölen bir Çerkez beyi için, aynı ilçenin Avşar Hassa köyünden ağıt söylemesiyle ünlü Kamer Karı (Kamer Alkan) tarafından söylenen ırkçı bir ağıt.(13) 93 Harbi (1877-78) ile Anadolu'ya iskan edilen Çerkezler ile Avşarlar arasındaki etnik gerginliğe işaret eden bu ağıt, daha sonra çeşitlenerek yayılmıştır. Aynı ağıt, Ankara'nın Kalecik ilçesinin Türkmen bir Alevi köyünden olan Çivi Bibi lakaplı bir yaşlı kadın tarafından, komşu Sünni Demirtaş köyünde ölmüş bir ağa için de söylenmiştir.(14) Yine, aynı ağıtın Konya'nın Ereğli İlçesi'nde yaşayan ve Beddik olarak adlandırılan bir topluluğa karşı da söylenegeldiği görülmektedir: "Ne diyeyim de ağlayayım, ölü bizim olmayınca; Beddik tükenir mi, kırkar kırkar ölmeyince?"
  • "Senin bu yaptığını Çorumlu bile yapmaz."
  • "Yamyam": Siyahi insanlara yönelik olarak kullanılan yaygın bir ırkçı deyiş. Örneğin, 1999 yılında Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın, İngiltereli siyahi oyuncu Kevin Campbell için "bizim yamyamı gol makinesi diye aldık, çamaşır makinesi çıktı." demesi kamuoyunda hiçbir tepki görmemiş ve Campbell, kısa süre içinde İngiltere'ye dönmüştü.
  • "Yörük ne bilir bayramı, lık lık içer ayranı.": Akdeniz ve Ege bölgelerinde yaygın olarak kullanılagelen ve Yörükleri aşağılama amacı güden ayrımcı bir deyiş.
  • "Yörük sırtından kurban keser."(15): Kendi yapacağı işi başkasına yaptırmak, kendi sorumluluğunu başkasına yüklemek anlamında kullanılan bu deyim, Yörükleri ötekileştirir. Bu deyimin kökenleri, Yörük aşiretlerin ortakçılığını yaptıkları ağalara hayvan hediye etmeleri ve bu ağaların, kurban bayramlarında bu hediye hayvanları kesmeleri hikayesine atfedilir.
* Bu kategoriye katkıda bulunan Emine Koç, Özlem Gencerdoğan, Ceylan Özdem, Melahat Yörük, Gülden Özkan ve Sadık Ahmet Odabaş'a teşekkür ederim.

1. Refi Cevad Ulunay, "Takvimden Bir Yaprak: Bir Zabıta Vak'ası", Milliyet, 13.07.1955, s. 3.
2. "Sosyolojik anlamda "zayıf" bir profile sahip ama merkezi kültürde de yer almak isteyen genç bir erkek cemaatinin, muhalif olmayan bir dille, merkezle uyuşma çabası olarak da okunabilir "apaçi" görünme derdi." Orhan Tekellioğlu, "Apaşlardan Apaçilere", Radikal 2, 14.11.2010, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1029096&Date=17.11.2010&CategoryID=42
3. Miraç Zeynep Özkartal, "Geçmişten Derimizden Başka Hiçbir Şey Kalmadı", Milliyet, http://gundem.milliyet.com.tr/-gecmisten-derimizden-baska-hicbir-sey-kalmadi-/gundem/gundemdetay/03.06.2012/1548596/default.htm?ref=OtherNews
4. Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2 Deyimler Sözlüğü, İstanbul: İnkilap Kitabevi, m. 336.
5. Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Karaman Halk Kültürü, Atasözleri ve Deyimler, http://www.karamankulturturizm.gov.tr/
6. Türk Dil Kurumu (TDK) - Güncel Türkçe Sözlük.
7. Kemal Tahir, Rahmet Yolları Kesti, İstanbul: İthaki Yayınları, 4. Baskı, 2011, s. 151.
8. TDK - Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü.
9. "Offensive Words", Native Circle, http://www.nativecircle.com/offensivewords.htm (20.07.2012)
10. TDK - Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü.
11. Necdet Saraç, "İşte İsim İsim "Mum Söndü" Hakaretini Yapanlar", http://www.odatv.com/n.php?n=iste-isim-isim-mum-sondu-hakaretini-yapanlar-0910101200
12. Bu ağıtın ayrıntılı bir analizi için, bknz: Tuncer Gülensoy Armağanı, "Anadolu-Türk Ağıtlarının Mizahi Karakteri Hakkında Bir Değerlendirme", Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, no. 1, 2006, s. 153 - 167.
13. Ahmet Z. Özdemir, Avşarlar ve Dadaloğlu, Ankara: Dayanışma Yay., 1985, s. 47.
14. Miyase İlknur, Bahçe Biziz Gül Bizdedir, İstanbul: Cumhuriyet Kitapları, 2001, s. 57.
15. Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.

Geleneksel Kıyafetleri İçinde Dürzi bir Kadın (1870 - Lübnan)


15 Şubat 2012 Çarşamba

Türklere Yönelik Türkçe ve Yabancı Dillerde Ayrımcı Deyiş, Deyim ve Atasözleri

"Türk'ün kara bahtına tüküreyim."(1)
Yabancı Dillerde:
  • "Anneciğim, Türkler geliyor." ("Mamma li Turchi"): Türkleri korkunç olarak gösteren ırkçı bir İtalyanca deyiş.
  • "Bir ite bir de Türk'e güvenilmez.": ("Keru i Turčinu nikad ne veruj"): Irkçı bir Sırpça deyiş.
  • "Bir Türk aptal değilse, o Türk değildir." ("Если турок не придурок – значит он не турок"): Türklere yönelik ırkçı bir Rusça deyiş.
  • "Bir Türk gibi bencil" ("Ljubomoran kao Turčin"): Daha çok yaşlı nesil tarafından kullanılan, dolayısıyla unutulmaya yüz tutmuş ırkçı bir Sırpça deyiş.
  • "Bir Türk vaftiz edildi!" ("Tgħammed Tork!"): Malta'da, az rastlanır bir olayı betimlemek için kullanılan ayrımcı bir deyiş.
  • "En iyi Türk, ölü Türk'tür.": ("Τουρκος καλος μονο νεκρος"): Kıbrıs Cumhuriyeti'nde askeri talim sırasında kullanılan ve 2008 yılında alınan bir kararla yasaklanan ırkçı bir deyiş. Türkiye'de Kürtlere karşı da dillendirilecek bu deyiş, ilk olarak, Amerika Birleşik Devletleri'nde George Armstrong Custer'ın generali Philip Sheridan tarafından 1868'de katlettiği Kızılderililer için söylenmiştir.
  • "Eşek Türk!" ("Tork-e khar"): İlk önce Osmanlı Türkleri, daha sonra İranlı Azerileri aşağılamak için kullanılan ırkçı bir Farsça deyiş.
  • "Gerçek bir Türk" ("C'est un vrai Turc"): Kaba ve acımasız insanları betimlemek için kullanılan ırkçı bir Fransızca deyiş.
  • "Kümmeltürke": "Kimyon Türk" anlamına gelen ırkçı bir Almanca deyiş.(2)
  • "Neden ters bakıyorsun, Türk'ün domuz etine baktığı gibi?" ("Ի՞նչ ես թարս նայում, ոնց որ թուրքը խոզի մսին նայի"): Kötü kötü bakan kişiyi betimlemek için kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "Onu eve alma, o bir Türk." ("لا تدع له في البيت وهو الترك"): Birisini hırsızlıkla itham ederken kullanılan ırkçı bir Arapça deyiş.
  • "(Öfkesinden) Türk oldu." ("Εγινε Τούρκος"):  Aşırı öfkelenen birini tanımlamak için kullanılan yaygın bir ırkçı Yunanca deyiş.
  • "Seni Türk!" ("Măi, turcule"): Cahil birini betimlemek için kullanılan ırkçı bir Rumence deyiş.
  • "to talk turkey to somebody": Türklere karşı ırkçı bir gönderme yapan bu İngilizce deyiş, karşı taraf hakkında samimi konuşmak anlamında kullanılmaktadır.(3)
  • "Türk" ("Turk"): Flemenkçe'de "Türk" kelimesi, kirli, barbar ya da kana susamış anlamında kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("Turco"): İspanyolca'da "Türk" kelimesi, birini aşağılamak için kullanılabilmektedir.(4)
  • "Türk" ("Tork"): Malta'da "Türk" kelimesi, doğası gereği korkulan ve istenmeyen kişiyi betimlemek için kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("турок"): Rusça'da "Türk" kelimesi, cahil birini betimlemek için kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("Turci"): Sırpça'da "Türk" kelimesi, kadınlara haksız ve eşit olmayan bir şekilde davranan geleneksel erkek tipini betimlemek için kullanılan ırkçı bir deyiştir. Günlük dildeki kullanım yaygınlığı az olsa da, hakaret etmek için kullanılan bu sözün anlamı taraflar tarafından açıklama gerektirmeden anlaşılabilmektedir. Bu noktada açıkça ırkçı olan durum, onaylanmayan bir davranış şeklinin belli bir ulusal kimlikle eşleştirilmesidir.
  • "Türk" ("Turoc"): Ukranyaca'da "Türk" kelimesi, Ruçca'da olduğu gibi, "aptal" kelimesinin eş anlamlısı şeklinde kullanılabilmektedir.
  • "Türk'e benzemek" ("eruit zien als een Turk"): Kirli ya da iğrenç anlamında kullanılan ırkçı bir Flemenkçe deyiş.
  • "Türk evi" ("թուրքի տուն"): Düzensiz ve kirli bir yeri betimlemek için kullanılan ırkçı bir Ermenice deyim.
  • "Türk gibi" ("à la turque"): Bir kişi ya da şeyle pervasız bir şekilde ilgilenme anlamına gelen ırkçı bir Fransızca deyiş.
  • "Türk gibi (araba) sürmek" ("rijden als een Turk", "Vozi kao Turčin"): Kötü araba kullanmak anlamına gelen ayrımcı bir Flemenkçe ve Sırpça deyim. Örneğin, ünlü bir Sırp müzik grubunun Batı'da gerçekleşen kötü şeyleri anlattığı "Batı'da Yeni Bir Şey Yok" ("Na Zapadu Ništa Novo") adlı parçasının sözleri arasında şu cümleye rastlanır: "Yorgun bir Türk araba kazasına neden oldu." ("Umımi Turčin izazvao sudar.")
  • "Türk gibi güçlü" ("Fort comme un Turc"): Türklere yönelik pozitif ayrımcı bir Fransızca deyiş. Miguel de Cervantes, 1605 yılında yayımlanan Don Kişot adlı eserinde, bu deyimi bir kadını betimlemek için şu şekilde kullanmıştır: "Yaklaşık on beş yaşında dedi Sancho, ama bir mızrak kadar uzun, bir Nisan sabahı kadar taze ve bir Türk gibi güçlü."(5)
  • "Türk gibi kara" ("Crn kao Turčin"): Her ne kadar günlük dilde hakaret etmek için kullanılmasa da, bu ırkçı Sırpça deyiş, ten rengi esmer olan insanlara yönelik olarak ve Balkanlar'daki beş yüzyıllık Osmanlı Devleti işgali döneminde sarışın olan Slav ırkının Türkler tarafından "kirletildiği" düşüncesi üzerinden dile getirilmektedir.
  • "Türk gibi küfretmek" ("Bestemmia come un Turco"): Irkçı bir İtalyanca deyim.(6)
  • "Türk gibi mi görünüyorum?" ("هل أبدو مثل الترك"): Türklere yönelik ırkçı bir Arapça deyiş.
  • "Türk gibi pis kokmak" ("Puzza come un Turco"): Irkçı bir İtalyanca deyim.(7)
  • "Türk gibi sigara içmek" ("puši kao Turčin / пуши ко Турчин", "Fumare come un Turco", "Fumer comme un Turc", "a fuma ca un turc", “Καπνιζει σαν Τουρκος”, "er qualmt wie ein Türke"): Çok sigara içen birini betimlemek için kullanılan yaygın bir ırkçı Sırpça, İtalyanca, Fransızca, Rumence, Yunanca ve Almanca deyim. Söz konusu bu deyiş, "Türk gibi tüttürmek" şeklinde de kullanılagelmektedir ve birçok farklı dilde aynı deyimin kullanılıyor olması, 1600'lü yılların başında Osmanlı topraklarına giren tütünün söz konusu topraklarda ne kadar hızlı sevilip yaygınlaştığını da göstermektedir.(8)
  • "Türk gibi sinirli olmak" ("Sint som en tyrker"): Türklere yönelik ırkçı bir Norveççe deyim.
  • "Türk ile dostluk yap, ama sopayı elinden bırakma, her an ısırabilir." ("Թուրքի հետ ընկերություն արա, բայց փայտը ձեռքիցդ բաց մի թող"): Türklerle dostluk kuran Ermenilere yönelik ırkçı Ermenilerin kullandığı, "Türk'ün dostluğu menfaatleri bitene kadardır, daha sonra zarar verir." anlamına gelen ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "Türk kafası" ("Tete de Turc", "Cabeza de Turco"): "Günah keçisi" anlamına gelen pozitif ayrımcı bir Fransızca ve İspanyolca deyim.
  • "Türk mezarlığının yanından geçer gibi geç." ("Prolazi kao pored turskog groblja"): Söz konusu kişi ya da şeyin görmezden gelinmesi, ona kayıtsız kalınması gerektiği anlamına gelen ırkçı bir Sırpça deyiş.
  • "Türk müsün?" ("թուրք ե՞ս"): "Aptal mısın?" anlamında kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "Türk müyüm?" ("Mela jien xi Tork, jew?"): Malta'da, bir gruptan dışlanıldığı zaman kullanılan ayrımcı bir deyiş.
  • "Türk, Türk kalıyor." ("Թուրքը թուրք է մնում"): "Türk değişmez, hep barbar kalır." anlamında kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "turquerie": "Türk zevkinde" anlamına gelen bu deyiş, Fransızca'da kaba, zalim ve açgözlü davranışları ifade etmek için kullanılagelmiştir.(9)
  • "türken": Büyük harfle başladığında "Türkler" anlamına gelen bu Almanca fiil, aldatmak anlamına gelmektedir.
  • "Türkenhund": Türk köpeği anlamına gelen ırkçı bir Almanca deyiş.(10)
  • "Türkenknecht": Irgat anlamında kullanılan Türklere yönelik ırkçı bir Almanca deyiş.(11)
  • "Türkler geliyor!" ("Die Türken kommen!"): Yakın bir tehlikeye işaret etmek için Avusturya'da kullanılan ayrımcı bir deyiş. Tarihi yüzyılları bulan bu ayrımcı deyişin özgün versiyonu: "Hava çoktan karardı, Türkler geliyor, Türkler geliyor!" ("Es ist schon dunkel. Türken kommen, Türken kommen!")(12)
  • "Türkler nereye, küçük Mujo oraya!" ("Kud svi Turci, tu i mali Mujo"): Türklere ve Bosnalılara yönelik bu yaygın ayrımcı Sırpça deyiş, kendi başına düşünemeyen kişinin kalabalığı takip edeceği anlamında kullanılmaktadır. Bu deyişte kalabalık, Türkler üzerinden ifade edilirken aptal kimseyi betimleyen Mujo, Bosnalılarla ilgili şakalarda kullanılan yaygın bir isimdir.
"Türk" olarak ifade edilen Osmanlı Devleti'ni çocukları katlederken gösteren
16. Yüzyıl'a ait bu resim, Macaristan Ulusal Müzesi'nde bulunmaktadır.


Osmanlıca ve Türkçe:
  • "Beyaz Türk": Türkiye'nin büyük metropollerinin çeperlerine yığılan yoksul kitleler ve onların sahip oldukları kültürü, sınıfsal ve etno-politik anlamda aşağılayarak kendisini "ulusun asıl temsilcisi", "devletin sahibi", "gerçek Türk" olarak ilan eden seçkinci bir kesimin neo-liberalizmin yükselişe geçtiği 1980'ler sonrası kendilerini tanımlama ve "ötekileri" dışlama, hor görme söylemi. Son yıllarda ortaya çıkan bu sınıfsal ve etno-politik ırkçılık hakkında, Hamit Bozarslan şunları yazar: "Türkiye'de bundan birkaç yıl önce kendilerini "beyaz Türkler" olarak tanımlayan ve "devletin sahibi" olarak gösteren seçkinci bir kesim, kentleri "işgal etmiş olan" kitlelerin "millet değil illet" olduğunu söylemekten çekinmiyordu."(13)
  • "Bir Türk, dünyaya bedeldir.": 1930'larda, Türklük tanımlamasında ırka yapılan vurgu keskinleşti. 1931'de kurulan Türk Tarih Kurumu, Türklerin Orta Asya'dan gelen ve Hitit ve Sümerliler de dahil olmak üzere birçok medeniyetin kurucusu olan savaşçı (warrior) ve efendi (master) bir ulus olduğunu savunan Türk Tarih Tezi'ni ortaya attı. Benzer bir şekilde, 1932'de yılında kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçe'nin bütün dillerin temelini oluşturduğunu savunan Güneş-Dil Teorisi'ni yayımladı.(14)
  • "Etrak-ı bî-idrak": "Anlayıştan yoksun, cahil Türk" anlamına gelen ve Osmanlı Devleti döneminde yönetici seçkinlerin (askeri), reaya içindeki göçebe Türkmenlere yönelik olarak kullandığı ayrımcı bir deyiş. Örneğin, Evliya Çelebi "Seyahatname"de Anadolu Türklerinden "Etrak-ı bî-idrak" şeklinde bahsetmektedir.(15) Dahası, 20. Yüzyıl'a kadar etnik anlamıyla "Türk" kelimesi, Osmanlı siyasal seçkinleri tarafından aşağılayıcı bir şekilde, "kaba köylü" anlamında kullanılmıştır.(16) Nitekim, Osmanlı Devleti'ne "Türkler" olarak seslenenler, Batılı siyasetçi, tarihci ve yazarlardı.(17) Yine, Ziya Gökalp, 1913'de Türk Yurdu Dergisi'nde, "şehrîlerin tarih kitaplarında kavîm isimleri(ni) daima Etrak-ı bî-idrak, Ekrad-ı bed-nihad gibi tahkirli şekillerde" yazdığını belirtmektedir.(18)
  • "Etrak-ı napak": "Temiz olmayan, pis Türkler" anlamına gelen bu ırkçı deyiş, Osmanlı Devleti askeri sınıfı tarafından kullanılmıştır. "Etrak-ı napak" deyişi de, Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"de Anadolu'da yaşayan Türkleri betimlemek için kullandığı kavramlardan biridir.(19) (Evliya Çelebi'nin diğer milletleri betimlemek için kullandığı deyişler için bknz: Not: 20)
  • "Her Türk Asker Doğar!": Türklerin, asker bir millet olduğu mitini yeniden üreten pozitif ayrımcı bir deyiş.(21)
  • "Madem Türksün, göster ürksün": Hem milliyetçi hem de cinsiyetçi olan bu deyiş, Türklük ile erkeklik arasında ırksal bir ilişki kurarak "ulusun düşman" olarak tanımladıkları diğer etnik ve dini kimliklere saldırgan ve düşmanca bir tavrı empoze etmeyi amaçlar. D.E.R.T adlı müzik grubunun, Ermeni Soykırmı ile açıklamada bulanan ve kendi üyeleri de Ermeni olan System of a Down grubuna karşı yazdıkları "Madem Türksün" adlı parçasında söz konusu ırkçı ve faşizan söylem açıkca görülebilir. Bknz (+18): http://www.youtube.com/watch?v=BsWwGQ-v1Dg
  • "Millet-i mahkure": Osmanlı Devleti'nde kendisini "millet-i hakime" olarak gören askeri sınıf, Türkleri "aşağı/alt millet" anlamına gelen "Millet-i mahkure" terimi ile tanımlıyordu.
  • "Türk ata binse bey olur." "Türk atına binince bey oldum sanır": Alaycı bir anlam taşıyan ve Romanlar için de kullanılan bu deyiş Osmanlı zamanından mirastır.(22)
  • "Türk danişment olur, adam olmaz.": Osmanlı Devleti dönemi ayrımcı bir deyiş.(23)
  • "Türk derneği olmaz.": Yine Osmanlı Devleti mirası bir atasözü.(24) 
  • "Türk işi ödünçtür.": Osmanlı Devleti döneminde kullanılan ayrımcı bir deyiş.(25)
  • "Türk karır, kılıcı kararmaz.": Türkçe'de "Türk ihtiyarlığında genç gibi kılıç kullanır"(26) anlamına gelen ve "asker millet" mitini yeniden üreten pozitif ayrımcı bir atasözü.
  • "Türk ne bilir bayramı, lak lak içer ayranı": Yörükler ve Romanlar gibi birçok başka kimlik için de kullanılan bu deyiş, Osmanlı Dönemi mirasıdır.(27)
  • "Türk olana şehir içi zindan olur": Türk kimliğini köylülükle eşleştiren Osmanlı dönemi atasözü.(28)
  • "Türk pohpohu, Acem pehpehi sever": Yine Osmanlı Devleti döneminden kalma Türklere yönelik ayrımcı bir deyiş.(29)
  • "Türk ve tosun, çünkü doğdu anadan, öğüt aldı eşek ile danadan": Osmanlı Devleti döneminde Türklere yönelik olarak kullanılan ayrımcı bir deyiş.(30)
  • "Türk'e beylik vermişler, iptida babasını öldürmüş.": Sonradan dönüşerek Romanlara karşı kullanılan bu ayrımcı atasözünün özgün hali, burada görüldüğü şekliyle aslında Türklere yöneliktir. Bu atasözü, 16. ve 17. Yüzyıllarda Osmanlı toplumunda ortaya çıkan, Osmanlı Devleti'nin Şeyh Celal İsyanı (1519) üzerinden Alevi ve Türkmen kimlikleriyle özdeşleştirdiği Celali İsyanları'nın sonucudur ve ona atıf yapar.(31)
  • "Türk-i bed-lika": "Çirkin suratlı Türk" anlamına gelen bu ırkçı deyiş, Osmanlı Devleti askeri sınıfı tarafından kullanılmıştır.
  • "Türk-i sütürk": Farsça "büyük", "heybetli" anlamına gelen "sütürg" kelimesi", Osmanlı Devleti askeri sınıfı tarafından "Azgın Türk" anlamında kullanılmıştır.
  • "Türk'ün bildiğini tilki bilmez."(32): Türkleri "kurnaz" ve "akıllı" olarak gösteren pozitif ayrımcı bir atasözü.
  • "Türkiye Türklerindir!": Kurulduğu 1948 yılından beri Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden biri olan Hürriyet'in değişmeyen ayrımcı sloganı.
  • "Türk'ün aklı sonradan gelir."(33): Türkçe'de kullanılan özeleştirel bir deyiş. Bu deyişin argo dilde yer bulan daha farklı bir versiyonu ise "Türk'ün aklı ya kaçarken ya sı... gelir." Bu son deyişin Kürtler için de kullanıldığı gözlemlenmektedir.
  • "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur.": Hayali ya da gerçek iç ve dış düşmanların varlığını süreklileştirerek uluslararası alanda yalnızlaşma ve ulusal ölçekte paranoya üreten Türk milliyetçiliğinin kurucu mitlerinden birisi.
* Bu kategoriye katkıda bulunan Sühelya Demir, Margaux Prival, Kevork Galloşyan, Stavriani Zervakakou, Inna Kholondovych, Tunç Şen, Eleştirel Günlük, Yasamin Moein, Nadja Micic, Renata ve Yol İzi'ne teşekkür ederim.

1. Kemal Tahir, Kurt Kanunu, 1969.
2. "Turkey, Sweden and the European Union Experiences and Expectations", Swedish Institute for European Policy Studies, Nisan 2006, s. 6.
3. A.g.e., s. 6.
4. A.g.e., s. 6.
5. Miguel de Cervantes, Don Quixote, trans. John Ormsby, The Pennsylvania State University, 2000, Chapter XIII., s. 463.
6. "Turkey, Sweden...", a.g.e., s.6.
7. A.g.e., s.6.
8. Ahmet Yüksel, "Türkiye'de Tütüncülerin Kaçakçılaşma Sürecinde Kolculuğun Baskısını İki Kolcunun Tercüme-i Halinden Anlama Denemesi", Kebikeç, Sayı: 34, 2012, s. 186.
9. "Turkey, Sweden...", a.g.e., s. 6.
10. A.g.e., s. 6.
11. A.g.e., s. 6.
12. A.g.e., s. 7.
13. Hamit Bozarslan, Ortadoğu'nun Siyasal Sosyolojisi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2012, s. 110.
14. Ayşegül Altınay, The Myth of the Military Nation, NY: Palgrave Macmillan, 2004, s. 20 - 21.
15. Ülkü Çelik Şavk, Sorularla Evliya Çelebi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Basımevi, 2011, s. 22.
16. İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul: Alkım Yayınevi, 25. Baskı, 2006, s. 62.
17. Örneğin, 1513'te kaleme aldığı "Prens" adlı eserinde Machiavelli, Osmanlı Devleti'nden şu şekilde bahseder: "Bütün Türk İmparatorluğu, diğer herkesin onun kulu olduğu tek bir Prens tarafından yönetilir." Niccolo Machiavelli, The Prince, New York: Pocket Books, 2004, s. 18.
18.Metin Çınar, Anadoluculuk Hareketinin Gelişimi ve Anadolucular ile Cumhuriyet Halk Partisi Arasındaki İlişkiler (1943 - 1950), Ankara: (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi, 2007, s. 35.
19. Şavk, s. 22.
20. "Kazak-ı ak" ("inatçı Kazak"), "Rus-ı menhus" ("uğursuz Ukranyalılar"), "Portukal-ı dal" ("avare Portekizli"), "Migril-i rezil" ("rezil Megreliler"), "Erdel-i erzel" ("utanmaz Transilvanyalılar"), "Macar-ı füccar" ("zinacı Macarlar"), "Alaman-ı bi-eman" ("hain Almanlar"), "Urban-ı uryan" ("çıplak Araplar") ve "Urban-ı bi-edyan" ("dinsiz Araplar"). Şavk, s. 22.
21. "Asker Millet" miti için bknz: Altınay.
22. Ziya Gökalp, "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak", Türk Yurdu, Cilt: 4, Sayı: 46, 21 Ağustos 1913. 
23. A.g.e.
24. A.g.e.
25. A.g.e.
26. TDK - Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü.
27. Gökalp, a.g.e.
28. A.g.e.
29. A.g.e.
30. A.g.e.
31. Kudret Emiroğlu, "Çok hayr ü şer işledik: Eşkıyalığa Giriş", Kebikeç, S. 33, 2012, s. 16.
32. Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Karaman Halk Kültürü, Atasözleri ve Deyimler, http://www.karamankulturturizm.gov.tr/
33. Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2 Deyimler Sözlüğü, İstanbul: İnkilap Kitabevi, m. 2437.

I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne Karşı Bir Çarlık Rusya Propoganda Afişi